Tiyatroyu sinemadan daha çok sevdiğimi zaman zaman söylüyorum. Canlı olmasının büyüleyiciliği midir beni çeken tam olarak bilemesem de yıllardır sinemayla arama giren mesafeye rağmen tiyatroyla ilişkim tam gaz devam ediyor. Böyle olunca da yaşadığım güzelim taşra kentine gelen oyunları takip etmek en keyif aldığım aktivitelerden biri oldu ister istemez. Hele de o afişlerde usta bir ismin adını görüyorsam duraksamadan gidiyorum.
Haluk Bilginer adı da hani konusuna bile bakmadan bileti aldıracak o usta isimlerden biri bana göre. Sadece iyi bir oyun seyretmek için bile gidilebileceklerden yani. Kaldı ki Nehir, peşpeşe iki seans olarak sattırıyor biletleri Samsun’da. Aklıma Moliere'in Cimri'sinden beri seyretmediğim geliyor usta oyuncuyu. Daha çok hoşuma gidiyor. Evet evet beklentilerim tavan yapmış durumda.
“Aşkın peşinden giderken aşkı ezbere yaşamaya yönelen “Adam”ın hayatına giren kadınları ve yaşadıklarını anlatıyor.”diyor konusunda. Veee işte oyun…
Dekor ince ince düşünülmüş. Musluktan su akıyor gerçekten, sofraya gelen balıktan duman çıkıyor. Fırından çıkan yağlı kağıt kararmış yani gerçekten pişmiş, detaylar güzel ya da olması gerektiği gibi belki de.
Başta karşılıklı monolog yapan bir çift derken, adam aynı farklı bir kadın ve farklı zamanlarda aynı sahneler, aynı olaylar, aynı konuşmalar… Derinlik yüklemeye pek meraklı olduğum için kadınların adamın güzel sözleri karşısındaki kadınca davranışlarını inceliyorum. Adam geçmişte kaybettiği birini mi arıyor ya da hayalindeki bir kadın için mi tüm bunlar, yok yok adam basbayağı odunun teki işte diye geçiriyorum aklımdan. Kadının yaptığı itirafta adamın babasının benzeri olduğunu anlıyoruz.Adamın çizdiği resimde kadınların yüzünün karalanmış olmasını, kırmızı seksi bir elbiseyle poz verilmesinin yeterli olmasına bağlıyoruz. Yani hangi kadın olduğunun bir önemi yok, odun işte adam! Bazen olur ya “nereye gidecek bu konu” diye düşünülür seyrederken hani. Ve o noktadan sonra şaşırtarak gitmeye devam eder, genellikle çarpıcı bir sonla mest ederek üstelik. Tam böyle düşündüğüm anda oyun bitti!
Bit ti!
Bakakaldım!
Evet, kadınların yorumlarına adamın damardan bir cevabıyla bitti belki ama afalladı tüm seyirci bittiğine ki, bu alkışlardan da belliydi. Ama olsundu Haluk Bilginer çift seansın parasını cebine indirecekti belki de tüm Karadeniz’de…
Eve dönerken “Adama bak yaa, adıyla bir güzel kazıkladı bizi” gibi cümleler kuruyordum hiç kusura bakmayın. Kırıldım, kızdım galiba biraz, belki de bu kadar beklentiye girmekle hata etmiştim. Neyse fazla uzatmadan gözünü sevdiğimin Devlet Tiyatroları diyorum, hep olmalarını dileyerek…
No comments:
Post a Comment